12 Eylül 2016 Pazartesi

Masumiyet Müzesi- Orhan Pamuk




Bir Orhan Pamuk kitabıyla daha karşınızdayım.
Bu kitabı benim için çok değerli bir arkadaşım gözlerinde ışıklar saçarak önermişti. Onunla konuştuktan sonra ilk kitapçıya gidişimde aldım.
Ayrıca bu zamana kadar okumayışımdan da birazcık utandım!
Kitaba gelecek olursak, çok fazla düşüncem var bu kitapla ilgili ne kadarından hangi sırayla bahsetmeliyim bilemiyorum açıkçası. Bir yerden başlayacak olursak, her zaman olduğu gibi bu kitabında da Orhan Pamuk kaleminin özgünlüğünü belli etmiş. Nasıl yapıyor anlamıyorum ama her okuduğum kitabını Orhan Pamuk okuduğumun her satırında farkında olarak okuyorum. 
Konusu da aynı şekilde yazara özgü bir tarzda. 
Ancak ve ancak romanı okurken bazı yerlerinde çıldırdım. Şöyle açıklayayım, kahramanımız bir genç kıza sırılsıklam aşık oluyor ve anında kendini tuhaf bir aşk üçgeninin içinde buluyor. Ve bu süreçte okuyucuyu da hikayedeki diğer kahramanları da çıldırtacak şeyler yapıyor. Ki ben bunu kahramanımızın varlıklı bir aileden gelmesine bağlıyorum; yıllar boyu istediği her şey önüne geldiğinden kadınlar konusunda da pek seçim yapmaya hevesli değil. 
Neyse, roman hakkında ipucu vermeden beni  diğer rahatsız eden hususlara değineyim. Roman yetmişli yılların sonları seksenlerin başında geçiyor. Yani ülkemizin en karmaşık zamanlarında. Ben ailemden o zamanları dinlediğimde yaşadıkları sıkıntıları öğrendim hep. Ekmek kuyrukları kaldı aklımda ya da boş yağ tenekeleri. Ancak, romanda bu sıkıntılar bırakın değinilmeyi yokmuş gibi yapılmış. Ortadaki tek problem sevgili kahramanımızın buhranlarla dolu aşk hayatı. Bu konuda benimle aynı fikirde olmayan çok insan olduğunu tahmin ediyorum. Hatta kızgın itirazlarını ta buradan duyuyorum. O yüzden bu konuyu çok uzatmadan kapatıyorum. Ve diğer bir konuya geliyorum.
Kitabın geneline hakim konulardan biri de kadınların bekaretiydi. Bekaretlerini önemsemeyen kadınların ‘batılı’ ve ‘aydın’ oluşu diğer kesiminse yobaz ve bağnaz.
Bu konu sinirlerime o kadar dokundu ki içimden romanla kavga ettim. O yüzden bu konu hakkında çok da fazla yorum yapmıyorum. Söyleyebileceğim tek şey kadınların tamamen kişisel kararlarının erkekler tarafından bu kadar kolay kalıplara koyulamayacağı. 

Farkında olmadan ne de çok olumsuz eleştiri biriktirmişim bu kitap hakkında. Biraz da çok sevdiğim kısımlarından bahsetmek istiyorum. Bilenler bilmeyenlere anlatsın bu kitabın kahramanlarının ve aşklarının sonsuza kadar yaşatıldığı bir ‘Masumiyet Müzesi’ gerçekten var. Kitapta bahsedilen sigara izmaritlerinden kahve bardaklarına her şey bu müzede sergileniyor. Müzenin yerini açık bir şekilde anlatan bir harita var kitapta ama yeri hemen hemen hepimizin bildiği Beyoğlu’nun sokaklarından birinde. Ayrıca kitabı aldıysanız eğer bir kerelik müze bileti de kitabın içinde geliyor. Ki bence bu çok ince bir jest. 
Yani anladığınız gibi bütün bu olumsuz eleştirilerime rağmen kitabı herkesin okuması gerektiğine inanıyorum. 


Ve elbetteki müze hafif yağmurlu bir günde gerekli bir melankoliyle gezmeniz gereken bir yer. :)



"Hayatımın en mutlu anıymış bilmiyordum." 

2 yorum:

  1. Onca kıymetli "olumsuz" eleştiride bulunmuşsunuz ki kitabı beğenip beğenmemenizin ötesinde ideolojilerinizi ne güzel sorgulatmış diye düşündüm açıkçası :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim çok kıymetli bir yorum bu benim için :)

      Sil