14 Ekim 2016 Cuma

Güneşi Uyandıralım- Jose Mauro De Vasconcelos

Güneşi Uyandıralım, daha önce burada yorumlarımı paylaştığım Şeker Portakalı'nın ikinci kitabı. Şeker Portakalı'nda küçük Zeze'nin yüreğimize dokunan hikayelerini okuyorduk. Güneşi Uyandıralım’da ise Zeze ergenlik döneminde! 


Zeze'nin dehası ve yaramazlığı bir de ergenlik dönemiyle birleşince yine ortaya çok güldüren, zaman zaman da hüzünlendiren bir hikaye çıkıyor. 
Bu kez onun can yoldaşı, yol göstericisi eski evlerindeki şeker portakalı değil ancak yüreğinde sakladığı akıl hocası kurbağası.  

Şeker Portakalı'yla ilgili yorumlarımı okuyan bilir bende yeri bambaşkadır. Ama maalesef Güneşi Uyandıralım'da aynı sevgiyi besleyemedim kitaba karşı. Okurken keyif aldım ve Zeze'yi özlediğimi farkettim doğru ancak bana sorarsanız Şeker Portakalı'nda bıraktığı izi bırakamadı üstümde. Çok sevdiğiniz bir filmin devam niteliğinde yayınlanan ikinci filminden aynı keyfi alamazsınız ya işte tam onun gibiydi.
Bu, benim kitaba yüksek beklentiyle başladığımdan da olabilir, bilemiyorum. 
Her şeye rağmen sevdim, okurken güldüm de kalbim de sızladı. Farkettim ki Zeze'yle özlem gidermek için bile değer bu kitabı okumaya. :) 

"Başka bir hayatta düğme olarak doğmak istiyorum. Ne düğmesi olursa. Külot düğmesi bile. İnsan olmaktan ve zavallı gibi acı çekmekten iyidir.”
~
"İnsanları sevmekten pek hoşlanmıyorum da. Sevdim mi de, ölmelerinden korkuyorum."
"Sevdiklerinden çok ölen oldu mu?"
"Çok değil, hayır. Yalnızca bana sevgisiz hayatın beş para etmediğini öğreten bir adam.”
~

Büyükler güneşi uyandırmayı bilmezler. Öyleyse Tanrı'nın iyiliği, yarın, olur da, güneşi uyandırıverir. Tüm dingin sonsuzluk için yaptığı gibi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder